13 Ağustos 2008 Çarşamba

Herkes Aynı Hayatta...

Bazen, hayatın bir dönemi işte..

Sizi dünyanın döndüğüne inandıran birileri vardır.
dünyanın hala iyi olduğuna inandıran birileri..dosttur, candır veya aşktır.

Canına yandığımının dünyasında aldığınız tertemiz nefes olur.
inanmaya başlarsınız ufak ufak, tekrar güvenirsiniz güzelleşeceğine herşeyin.


O kadar ayrı yerlere koyarız ki o kişiyi adeta küçük prens in gülü gibi saklarız, savunuruz, incinmemesi için gönlümüzle fanus öreriz, yara almasın diye.
unuturuz, insanların hep iyi olmadığını. unuturuz.

Unuturuz, herkesin aynı olduğunu.
Unuturuz çok şey bilmenin, görmenin en acıtıcı şey olduğunu.
Unuturuz, hayatta yolcu olduğumuzu..
Yüzünüze bakınca ne istediğimizi biliyor sanarız.
Gözümüzün pınarından, yaşını anlar sanarız. Öyle davranılar.
bizim içinizdeki öbür biz gibi...

Ayna
daki sırrımız zannederiz, aks i sedamız. o kadar bizdir ki.
Belki bundandır bu kadar şefkatle sarmalamamız.
savunma mekanizmaları, maskeler yoktur o varken.
Gerek duymayız. Acıtacağını düşünmeyiz.

Özümüzü, o en kıymetli yanımızı seriveririz ruhunun merdivenlerine.
Basıp geçebileceğini düşünmeden.

Güven
de böyle birşeydir ya hani, basacağını düşünsen, bir ihtimal dahi versen, açamazsın ruhunu. Güveniriz, unuturuz.

Farklı zannederiz, farklı addederiz. Bizi azad edecek acılardan, bizi anlar sanırız.
Bir yere kaçmamız gerekse, o sığınıverecek bir liman sanırız.

Gözümüzü kapatıp savunuruz, "o böyle birşey yapmaz" deriz. unuturuz..
"Gözlerimi açsam, o çıksa karşıma" deriz.
"Karanlıkta kaybolunca yolumu bulduracak" deriz.
"Aklımdan geçenleri bilir "deriz...

Sonra bir gün fanustaki gül ün dikenlerini hissederiz.
Onun biz olmadığını...
Önündeki merdivene serdiğimiz ruhu çiğneyip geçer, kalakalırız.

Aynı olduğunu anlayınca, kısa süreli felç olur ruhumuz.
Hangi gözyaşı sıvayabilir ruhuna batan dikeni?
Dünyaya doğan hangi güneş aydınlatabilir şimdi düştüğümüz kuyuyu..
Kimle kaçarsınız dünyanın balta girmemiş, hala temiz yerlerine,
Hangi bitki örtüsü dindirebilir bu acıyı?

O maskesiz, o savunmasız karşısında dimdik durduğunuz insan bilir sadece yaranız nerede.
Birgün, hiç beklemediğiniz bir an çimdiriverir tam da yaranızın üstünü.
Kanar, yara olduğu için değil. kanar, acıdığı için değil.
Yara, kimin eliyle deşildiğine bakıp kanar.
Yara, sevdiğiniz tuz dökünce yanar...
Anlarsınız..hatırlarsınız unuttuğunuz şeyi...

Herkes aynı hayatta...ve aynadaki sırrımızdan geriye kalan bir yara izi olur sadece.
Herkes aynı hayatta..ve üzerini okşayınca hala acıtan bir yaşanmışlık izi var sadece.
Herkes aynı hayatta...unutmuştuk, hatırlarız sadece.



___________________


Hem sözlükte hem burada yer alan tek yazımdır. Nedenini bilmiyorum ama içim bu yazıyı burada da görmek istiyor ısrarla. Belki yukarda yazdığım şeyi temcit pilavı gibi yaşayıp da ders almadığımdan, bilemiyorum.

Mehmet Erdem'in çok ama çok sevdiğim şarkısıdır "Herkes Aynı Hayatta". Dinlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim hatta yazmıştım başka bir yazıda.

Bloga şarkı koymayı sevmiyorum. Neden? Çünkü blogları gece geziyorum ve şarkılar zıplatıyor beni yarım metre :) Bu düşünceyle ben de koymuyorum. Stop ikonunu bulana kadar yüreğim çarpıyor ama tek bir şarkı koysaydım bu şarkı "Herkes Aynı Hayatta" olurdu.

Olur da bir gün Mehmet Erdem burayı okursa, O'na ithaf ediyorum bu yazıyı ve geçmişime...

Sevgilerimle...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

neden insan unutur acaba, bunca acidan sonra. nedendir insanin en sevdiginin tuz dokmesi. hani unutunca tekrarlanmasa, bize hatirlatilmasa, daha bi cekilir olurdu sanki bu 'ayni hayat'.

yuregine saglik.

vili dedi ki...

güzel ve çok anlamlı bir yazıydı..

betty puf puf dedi ki...

@beautiful sisater : blogunun kaldırıldığını gördüm şimdi ama neden :(

@vili teşekkür ederim :)