19 Ağustos 2011 Cuma

Mahrem














"Geçmiş, dünden bahsetmek lezzetsiz, gelmemiş yarından hep mi şikayetçiyiz biz?"

Güzel bir öğleden sonra, kahveler içilmiş, üç kadın sohbet ediyor. Sohbet koyu. "Sevmek" diyor bir tanesi. Bir köşede, sakin, acelesiz, soluk alır gibi. Telaşsız, dinlenir gibi sevmek..."

Düşünüyorum. Çok düşünürüm ben, birazcık da bundan kırdığımı düşünüyorum aslında. Bambaşka işler yaparken bile düşünürüm. O zaman da düşünüyorum. Telaşsız, dinlenerek sevmek...Olabilir mi gerçekten diyorum, var mıdır böyle birileri hala hayatta?

Keşke diyorum. Keşke benim de hayatımda böyle biri olsa, gelse çarpsa hayatıma. Çarpsa ama kırıp dökmeden, dağıtmadan çarpsa. Kalbim tekrar aşkla çarpsa diyorum.

Geçmişin hesaplarını kapatalı, defterlerini düreli çok olmuş. Hatta öyle uzun zaman olmuş ki; aşkı bile unutmuşum. Aşkın acı yüzü aklımda kalmış, aşkı öyle anar olmuşum.

Keşke diyorum, bunu derken "çok istersen olur" kısmını düşünmeden, can - ı yürekten diyorum...

"Sen geldin, benim kuytu köşemde durdun..."

Çok önem verdiğim şeyleri söze dökemem ben. Bu hep böyleydi. İsterse dünyanın en sosyal insanı olayım, isterse mesleğim bin kişinin önünde olmak olsun, iş çok önem verdiğim şeylerden konuşmaya gelince tıkanırım. Kelimeleri severim ben. Satırları, satır arasında saklı kalanları, teşbihleri, hınzır laf oyunlarını. Kelimelerle, sayfalarla rahatım. Yazarak yaşıyorum hayatın zahir kısmını.

Bunu çok kişi önemsemedi hayatımda. Yazdıklarımı hep beğendiler ama yaşamı yazdığımı hep esgeçtiler. Sonra sen geldin, benim en güzel, en serin, en kuytumda durdun. Kalbimden önce kelimelerimi anladın. Benden önceki beni okudun. Beni okuman, benim için yaptığın en önemli, en güzel şeydi ve ben bunu sana hiç söyleyemedim.

Sen geldin, acemiliğini çektiğim hayatta elimi tuttun. Hayat bana çok yabancıydı, herkes çok değişmişti. Aynı senin gibi, "çölde bir çiçek" gibi kalakaldığım hayatta sen geldin, yanımda durdun.

"Adınla uyanır kulaklarım, yüzünle açar göz kapaklarım..."

Yalan değil, çok korktum, çok geri basmaya çalıştım. Mutluluktan korkulur mu dediğinde bile korkuyordum ben. Hala da korkuyorum. Mutlu sonları sevdim hep ama çok aşina değilim biliyorsun.

Bize öğretilen masallarda hep kötüler cezasını çeker, iyiler mutlu olurdu. Onları sevdik, hep hayattan onu bekledik. Görmedik ama kötünün cezasını. İyiler ağlıyordu hep gerçek hayatta. Mutlu sonlar değersizleşti gözümüzde sonra. Kendime hep iyilerin kazandığını hatırlatarak aktım sana.

Mutluluk güzeldi, seninle yaşananı ise tarifsizdi. Ellerini tuttuğumda dünyanın en güçlü, en sorunsuz, en mutlu, en güzel kadını oluyordum ben. Gülerken gözlerinin kenarında esmer çizgiler oluyordu, gözlerin kısılıyordu. Sarıldığımızda içini çekiyordun, kısacık. Sanki ilk nefesini alan bir bebek gibi. Çok sevindiğinde kaşların yay gibi oluyor, elmacık kemiklerinin üstü kızarıyordu.

Sorgulamayı bıraktım sonra. Gözlerinin, gözbebeklerinin gerçekten gözlerime değdiğini anladığımda. İncelemeyi bırakıp yaşamaya başladım.

"Bir tek bu hüznü sen boğarsın, ipek tenin derime batsın!..."

Neyi alıp götürdüğün hakkında bir fikrin var mı? Gözlerimin ardında hep bir hüzün tülü vardı benim. İyileşince biraz daha hafifleyen, yine de hep orada olan.

Yalnızlıkla, yanlışlıkla hep biraz daha sert çekilen, hep biraz daha içe gömülen. Ben senin de diğerleri gibi onu çekelemeye çalışacağını sanarken sen yırtıp attın onu, çekmeden, incitmeden. "Benim iyiliğim için" bana kötülük yapanlardan yıldığım anda sen gelip kalbimin, en mahremin kapısını zorladın. Sen geldin benim tam önümde durdun, mahremim oldun.

Hayata boyalı bir cama tırnağımla attığım çizikten bakıyorken ufkum oldun, tertemiz.


Öğrenmem gerekiyor benim. Hayata güvenmeyi, -ne kadar mistik gelirse gelsin kulağa- akışa bırakmayı, senin de söylediğin gibi bir şeyleri düzeltmemeyi. Öğreneceğim. Bir köşede sakince, usulca, telaşsız, acele etmeden seni severken öğreneceğim.

Gözlerimin üstüne gözbebeklerini örttüğümdeki huzurla, elini tuttuğumda hissettiğim güçle, aynı şeye attığımız kahkahanın keyfiyle, aşkın iyi yüzüyle, batınımla, zahirimle ama hep seninle...

Hoşgeldin sevgilim, hayatıma, kelimelerime hoşgeldin.
İyi ki geldin...



"Seni içeren masallarım anlatılacak kadar kısa değiller."







6 yorum:

Adsız dedi ki...

Ne kadar da içten ve güzel anlatmışsın sevgini... Okurken "ben yazıyormuşum" hissine kapıldım adeta, o kadar tanıdık, o kadar özel...

Mutluluğunuz daim olsun... :)

Adsız dedi ki...

O kadar yüreğime dokunan, o kadar beni ,korkularımı,özlemlerimi anlatan bir yazı ki. Şu anı ve devamı mutlu olsun .Allah nazarlardan ,kem gözlerden saklasın canım. Özüm

Adsız dedi ki...

hoşgeldin aşk.. yeniden yepyeni..çok sevindim sana canım..

Adsız dedi ki...

Ben ki umutlarımı sabır iftarlarında yemiş biriyim, bana bile umut kattın.

Allah bozmasın, mutlu bitsin...

(Bu arada araya serpiştirdiğin Sagopa - Kolera nameleri gözümden kaçmadı :-)

(sözlükten ataturkiye a.k.a Gencay :-P )

saliano dedi ki...

hayatımın anlamı, çölümün baharı, ellerine sağlık, çok çok teşekkürler... ne iyi geldik biz birbirimize... ne de güzel seninle geçirdiğim her an.

SeneminYemekleri dedi ki...

♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥ sözün bittiğ yer.